Konaklı Masaj Salonu Masöz Ceylan
Konaklı Masaj Salonu
Bedeni uyuşmaya başlamıştı. Ralf Hart’ın söylediklerini seyretmek de giderek zorlaşıyordu. Tanrı’nın şu mübarek dünyasında, neden erkeklerin aklı fikri ona acı vermekteydi? Kutsal acı, hazla karışık acı, açıklaması olan ya da olmayan acı, ama hep acı, hep acı… Yaralı ayağına bir taş daha battı. İçinden yükselen çığlığı bastırdı ve yürümeye devam etti. İlk başta, samimiyetini, kendi üzerindeki hâkimiyetini, Ralf’in deyimiyle ‘ışığını’ korumaya çalışmıştı. Şimdi ağır ağır ilerlerken midesi kalkıyor, düşünceleri devamlı aynı noktada dönüyordu. İçinden durmak geldi, bütün bu tarz şeylerin aslabir anlamı yoktu ve durmadı. Durmamasının sebebi, kendine olan saygısıydı; yalınayak yürümeye sonuna kadar katlanabilirdi, bir ömür boyu sürecek değildi ya. Birden, aklından başka bir düşünce geçti: Ya ayağını kötü bir halde yaralar veya ateşi çıkar da Konaklı Masaj Salonu
Konaklı Masaj Salonu
Copacabcma’ya gidemezse; bu soğukta gribe yakalanacağı kesindi ne de olsa. Barda bekleyen müşterileri, ona sonsuz güvenen Milan’ı, kazanamayacağı parayı, gelecekte alacağı çiftliği, onunla büyük gurur duyan annesiyle babasını düşündü… Ama acı, kısa süre sonra aklını uyuşturdu yeniden ve Konaklı Masaj Salonu Maria istemsizce adım atmaya devam etti. İçinden, Ralf Hart’ın çabasını takdir etmesi, oyunu burada kesip ayakkabılarını giymesini söylemesi için yakarma ediyordu. Ralf ise, umursamaz ve mesafeli görünüyordu; sanki Maria’yı kendisinin bilmediği, şimdi aklını çelen, ama sonunda onda kelepçelerden daha çok iz bırakacak bir şeyden kurtarmanın tek yolu buymuş gibi. Ralf m yardımcı olmaya çalıştığını bilmesine rağmen,
Maria iradesinin gücünü kanıtlamak için ne kadar çaba harcasa da, acı tüm düşünceleri bastırıyordu – dinle ilgisi olmayanları da, en yücelerini de. Konaklı Masaj Salonu Acı tek başına bütün boşluğu kaplıyor, Maria’yı korkutuyor, onu, bir sınır var, demeye zorluyordu ve ben o sınıra varamayacağım. Ama bir adım attı. Bir adım daha. Acı şimdi ruhunu sarıyor, güçten düşürüyordu sanki. Çünkü beş yıldızlı bir otelde, önünde votka ve havyar, bacaklarının arasında bir kamçıyla çırılçıplak tiyatro yapmak başkaydı; taşlardan parçalanmış çıplak ayaklarla soğukta yürümek başka. Pusulasını şaşırmıştı artık, Ralf Hart’la tek kelime mevzuşamıyordu.
Son yorumlar